Minneapolis ve New York’tan Floyd protestoları gözlemlerim

ABD, aylardır Covid-19 salgınıyla yatıp kalkarken, bir anda gündem, George Floyd’un bir polis tarafından öldürülmesiyle değişti. Hem de öyle bir değişti ki, ne ABD Başkanı Donald Trump ne de dünya, tepkilerin bu denli büyüyeceğini tahmin etmiyordu. Olayların başlamasının hemen ardından, belli riskleri alarak protestoların merkezi Minneapolis’e gittim. Minneapolis’e geldiğim andan itibaren sokaklardaki durumun, TV’lerde yer alan görüntülerden daha kötü olduğunu gördüm. Minneapolis, Kanada sınırına yakın 430 bin kişinin yaşadığı, nüfusunun yüzde 20’sini siyahi Amerikalıların oluşturduğu bir şehir. İlk geldiğim gün gördüğüm, George Floyd’un öldürülmesiyle şehir tam kaos ve kızgınlık içinde idi. Sokağa çıkma yasağı olmasını kimse dinlemiyor, polis güçleri yetersiz kaldığı için 2500 üzerinde Ulusal Muhafız Gücü, 1 hafta boyuncA şehir görev yapmıştı. Kütüphane, polis karakolu, dükkanlar yakılmış talan edilmişti. Daha sonraki günlerde, halkın birlikte hareket etmesi ve güvenlik güçlerinin kontrolü ele alması ile Minneapolis toparlanmış ve protestolar barışçıl bir seviyeye gelmişti.

Floydun cenaze töreni ise çok huzurlu ve sakin şekilde yapılması olumlu bir gelişme olmuştu.

Birçok sefer, Protestocular ile de konuşma imkanım oldu.. Protestocular sadece siyahi Amerikalı değil. Beyaz Amerikalı ve ağırlıklı olarak gençler de var. Çoğunun işi olmamakla beraber başka eyaletlerden gelen kişiler de var. Aralarında Trump karşıtları,aşırı liberaller, ekonomik durumu kötü olup,fırsatçılık yapmaya çalışanlar, adalet isteyenler olmak üzere farklı profilleri gördüm.

En çok sorulan soru ise Protestolar ne zaman bitecekti?Bu soruyu hem protestoculara hemde toplum içindeki sivil toplum kuruluş liderlerine sordum. Floyd cınayeti dışında, Kızgınlıklarının bir sebebide Minnesota polisinin uzun zamandır etnik gruplara karşı ayrımcılık yapılmasında dolayı halk mutlu olmaması idi. Floydu öldüren, Polisin 2. Derece değil 1 dereceden adam öldürdüğü suçlamasının yapılmasını istendiğini gördüm.Diğer 3 polis arkadaşlarının geçte tutuklanmasından memnuniyet olsada hala adalete güven konusunda sıkıntılar var.

Genel istek ise En çok istedikleride Siyahi Amerikalılara ve etnik gruplara eşit haklar verilmesi ve ciddi polis yapısında reform istediği.

Buna benzer havayı New Yorktada aldım.Binlerce protestocu her gün düzenli olarak New Yorkta yürüyüş düzenleyerek, Floydun cinayetine tepki gösterdiler.New Yorkta en üzücü olay ise yağma olayları idi.Ne 5. cadde ne Soho’da yağmalanmayan yer kalmamıştı. New York,Covid-19 sonrada protestolar ile ikinci darbeyi yedi.Ekonomik olarak şehrin nasıl toparlanacağını kestirmek şuanda çok zor.

Floyd protestoları diğer geçmişte yaşanan protestolardan farklı kılan bir konuda uluslarası boyuta taşınması oldu.Bilhassa Avrupanın önemli şehirlerinden onbinler “Adalet İstiyoruz”, ” Siyahın Hayatı Önemlidir” pankartlarını gördük. Her ne kadar güzel birliktelik gösterilsede malesef Floyd olayı ne ilk ne son olacak.

ABD’de, 2013-2019 döneminde 7 bin 666 kişi yaşamını yitirirken, siyahi Amerikalıların ölüm oranının beyazlardan 2 buçuk kat fazla olması dikkati çektiğini hatırlatmak istiyorum.Aynı şekilde, Ocak 2017 ile Mart 2020 arasında Polis tarafından öldüren siyahi amerikalı 755, Latin Amerikalı ise 542 ölmüş. Diğer bir örnek ise 1943 yılına beyaz polisin, siyahi askeri öldürmesi ile ilk defa New Yorkta sokağa çıkma ilan edilmiş. Yıl 2020, benzer cinayetler ve sokağa çıkma yasağı.

Siyahilere karşı ayrımcılık “ülkenin önemli toplumsal yarası. Bu yaranın çözülmesi için önce Amerika’da en çok anlayışa ve sevgiye ihtiyaç var ve daha sonrada yerel ve federal düzeyde insan ayrımcılığına son verecek, polis yapısının reform edecek çalışmalar lazım.

Aksi takdirde geçmiş dönemde yaşanan acı tecrübeleri yaşamaya devam edeceğiz.