Ne olacak bu ABD ile Çin ilişkisinin durumu?

Geçen hafta Brüksel’de yapılan NATO zirvesi ve daha sonra Başkan Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 3.5 saatlik görüşmesinin ardından gözler Çin’e çevrildi. Hatırlanacağı üzere, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg “2030 vizyonu ile transatlantik ilişkilerde yeni bir bölüm açıyoruz” demişti. Bununla birlikte Brüksel’de NATO üyesi ülke liderlerinin açıkladığı 79 sayfalık sonuç bildirgesinde Rusya kelimesi 37, Çin ise 10 kez geçiyor. Bildirgede, Çin’in artan etkisi ve uluslararası politikalarının, NATO olarak birlikte ele alınması gereken zorluklar yaratabileceği vurgulanıyor.

Bunlar göz önüne alındığında, haliyle Biden yönetiminin Çin’le ilgili yol haritası da merak konusu oluyor. Biden ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 10 Şubat’ta ilk telefon görüşmelerini yapmış ve bu görüşme yaklaşık 2 saat sürmüştü. Başkan Biden görüşme sonrası yaptığı açıklamada, ABD halkının güvenliği, ferahlığı ve sağlığını korumanın öncelikli görevi olduğunu hatırlatmıştı. Biden, Çin’e karşı ise Kovid-19’la mücadelede şeffaf bilgi paylaşımı yapılmaması, zorlayıcı ve haksız ekonomik uygulamalar, Hong Kong’daki baskılar, Sincan’daki Uygur Türkleri’ne yönelik ihlaller ve Tayvan da dahil olmak üzere bölgede giderek artan sıkıntılar gibi eleştiriler yöneltmişti!

Kavga edilmeyecek!

Çin’e yönelik bir dizi düzenlemeyi gündemine alan Biden yönetimi, ayrıca Pekin’in hassas olduğu Tayvan ile ticaret ve yatırım görüşmeleri başlattığını açıklamıştı. Biden yönetimi tek başına Çin’i hedef almak yerine, “fikri mülkiyet ve ticaret sırları hırsızlığı konusunda ortak rahatsızlığı bulunan, benzer haksızlıklara uğramış ülkeleri bir araya getirirsek, çok daha etkin ve güçlü oluruz” ilkesini benimsiyor.

Ben açıkçası Biden yönetiminin ne Rusya ile ne de Çin’le Soğuk Savaş dönemine benzer bir itişmeye gireceğini tahmin etmiyorum. Biden’ın kavgacı bir yapıya sahip olmaması ve ülkelerle sorunları diplomasi yoluyla çözme isteği nedeniyle, ABD-Çin ilişkilerinde büyük iniş-çıkışlar göremeyebiliriz.

Şimdi dilerseniz, bu konuya ilişkin konuştuğum üç ismin değerlendirmelerine bir bakalım:

‘ABD’ye zarar veremez!’

Scott Rozelle (Stanford Üniversitesi Merkezi Çin Ekonomisi ve Kurumları Eş Direktörü)

Çin-ABD ilişkilerinde şu anda en iyi yaklaşımın, istikrarlı bir rotayı sürdürmek olduğunu düşünüyorum,

Uzun vadede, gerçekten etkili bir Çin politikası oluşturmanın anahtarı, dünyanın önde gelen ekonomileriyle (AB, Birleşik Krallık, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada) yakın çalışmak ve bir dizi kuralı yeniden müzakere etmekten geçiyor,

Çin o kadar büyük ki, ticari diplomasisiyle ABD hariç hemen her ülkeye kendi iradesini dayatabiliyor,

Çin hala orta gelirli bir ülkedir ve dünyadaki en yüksek eşitsizlik seviyelerinden birine sahiptir,

Uzun vadede Çin’in ABD’ye zarar verebileceğine inanmıyorum. Kısa vadede her iki ülkenin de ticaret yapma konusunda istekleri var.

‘Soğuk Savaş’a benzemeyecek’

Prof.Thomas Christensen (Columbia Üniversitesi-Çin ve Dünya Programı Direktörü)

ABD-Çin Stratejik rekabeti, ABD’nin Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği ile yaşadıklarına benzemeyecek,

Kore yarımadasında büyük bir gerilim yaşanmasının dışında, ABD-Çin stratejik rekabeti muhtemelen karada değil, denizde ve havada gerçekleşmeye devam edecek,

ABD, dünya uluslarının geniş bir kesimi için Çin’den daha çekici ve daha güvenilir olmaya devam ediyor.

‘Karşılıklı bağımlılıklar...’

Yun Sun (Stimson Center-Çin ve Doğu Asya Eş Direktörü)

ABD-Çin arasında rekabet doğal olarak yoğunlaşacaktır,

Çin’in bir tehdit olup olmadığına gelince; bu, ABD ve NATO’nun nihai hedefinin ne olduğuna bağlı. Her şey, Çin’i olduğu gibi kabul etmemize ve bu ülkenin içinde yaşadığımız dünyayı şekillendirmesine izin vermemize bağlı,

Çin’in temsil ettiği şeyle ABD’nin ulusal çıkarları ve NATO’nun kuruluş ilkeleri arasında temelde uyumsuz unsurlar var. Bu da kaçınılmaz olarak Çin’i bir tehdit haline getiriyor,

Ne yazık ki uluslararası politikanın gerçeği şudur: Küreselleşen dünya iç içedir ve karmaşık, karşılıklı bağımlılıklar tüm ülkeleri savunmasız hale getirir...

 

Afganistan için Pakistan’ı ikna çabası

Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’nın Başkan Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan konusunda anlaştığını açıklamasının ardından, Pakistan Başbakanı İmran Han’nın “Axios”a “Pakistan, Afganistan’dan çekildikten sonra ABD özel kuvvetleri ve istihbaratının kendi topraklarındaki üsleri sınır ötesi terörle mücadele misyonları için kullanmasına ‘kesinlikle’ izin vermeyecek” şeklinde demeç vermesinin yankıları sürüyor.

Hatırlanacağı üzere ABD, Taliban’la derin bağlara sahip Pakistan ile gergin ilişkisine rağmen, bu ülkenin topraklarından yüzlerce İHA saldırısı ve sınır ötesi terörle mücadele operasyonu gerçekleştirmişti. 45. Başkan Donald Trump döneminde Pakistan’a 300 milyon dolarlık destek iptal edilmiş, ABD Kongresi Aralık 2020’de, demokrasi ve kadınlara destek amaçlı 25 milyon dolarlık bir yardım paketini onaylamıştı.

Akla gelen sorular

ABD Afganistan’da ufak da olsa varlığını sürdürmek istediğinden, CIA Başkanı William Burns bu ay içinde Pakistan’a bir ziyarette bulunmuş, Savunma Bakanı Lloyd Austin de Pakistan Genelkurmay Başkanı ile konuşmuştu.

Bu gelişmeler ışığında, insanın aklına, Türkiye’nin Afganistan’da üstlenmek istediği rol ile ilgili sorular geliyor:

Şu anda Afganistan’da NATO göreviyle 8 Macar askeri bulunuyor. Macaristan’ın burada Türkiye’ye katkısı ne olacak?

Pakistan’ın Türkiye’nin Afganistan’da ortak çalışma önerisine net cevabı yok. Türkiye, Pakistan-ABD gerginliğine ilişkin ne yapabilir?

ABD’nin bir yandan Pakistan ile çalışmak isterken diğer yandan da bu ülkeyle bir güven sorunu yaşadığını göz önüne aldığımızda, NATO’nun tamamen bölgeden ayrılması ve bir kaos çıkması durumunda Türkiye’nin A, B, C planları nedir?

 

ABD’de gözden kaçanlar:

Arizona ve Utah gibi bazı eyaletlerde sıcaklık, 50 dereceye çıkarak “147 yılın yükseğine” ulaştı,

Başkan Joe Biden, 8 Haziran’da İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’i Beyaz Saray’da ağırlayacak,

ABD de rekor kırdı! 150 günde 300 milyon doz Kovid-19 aşısı yapıldı.